Gyokan İsmet – Bulgaristan Türkü Veliko Tırnovo Hukuk Öğrencisi, Din Görevlisi
Kıymetli okuyucular,
Bulgaristan Cumhuriyeti, tüm vatandaşlarına dinî özgürlükleri anayasal güvence altına alarak, her bireyin inancını rahatlıkla yaşamasına hukuken müsaade etmektedir. Bugün bizlere düşen ise, bu özgürlük ortamında kendi kimliğimizi korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmaktır.
Biz Bulgaristan Türkleri olarak büyüklerimizin, ninelerimizin, dedelerimizin nice zorluklardan geçerek bize kadar ulaştırdığı Türk ve Müslüman kimliğini yaşatmakla mükellefiz. Onlar; baskılara, ayrımcılıklara rağmen dilimizi, dinimizi ve kültürümüzü yaşatmayı başardılar. Bugün ise ne yazık ki, kendi kimliğimizden uzaklaşmakta olduğumuza üzülerek şahit olmaktayım.
Yabancı kültürler benimsendikçe, kendi dilimize olan bağlılık azalmakta; tarihimizi ve atalarımızı tanımadan yaşamaktayız. Oysa bugün bizleri hiçbir şey engellemiyor. Ne dinimizi yaşamakta ne de kültürümüzü devam ettirmekte bir kısıtlama yok. Peki biz ne yapıyoruz? Kendi kültürümüzden uzaklaşıp, başkalarının yaşam tarzlarını benimseyerek adeta geçmişimizle bağlarımızı koparıyoruz.
Türkçemizi güzel konuşmak bir meziyet değil, bir görevdir. Kültürümüzü yaşatmak, atalarımızın emanetine sahip çıkmaktır. Bugün Kur’an kursları birçok şehirde aktif şekilde hizmet vermektedir. Ancak hâlâ bazı aileler çocuklarını bu kurslara göndermemekte, onların dinî bilgiden mahrum kalmasına sebep olmaktadır. Bu durum, çocuklarımızın kendi kimliğini tanımasını engellemektedir.
Kendi hayatımdan da bir örnek vermek isterim. Hukuk okumaya karar verdiğimde birçok kişi bana “Türksün, burada hukukta ilerleyemezsin” dedi. Oysa Bulgaristan devleti yasalar önünde din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın tüm vatandaşlarına eşit imkânlar sunmaktadır. Bu tür ön yargılarla kendimizi sınırlamamalıyız.
Benim siz kıymetli genç kardeşlerime naçizane tavsiyem şudur: okuyun, araştırın, kendinizi geliştirin. Ama en önemlisi kimliğinizi muhafaza edin. Türk ve Müslüman kimliğinizi bir yük değil, bir şeref olarak taşıyın. Her meslek alanında –ister doktor, ister öğretmen, ister mühendis ya da hukukçu olun– kimliğinizle var olun, örnek olun.
Unutmayalım ki, dil, din ve kültür, kimliğimizin üç temel sütunudur. Bu üç temel ayakta sağlam durdukça, bizler de sağlam bireyler ve topluluklar olarak varlığımızı sürdüreceğiz. Bugün bizlere düşen görev; bu değerleri yaşamımızın merkezine almak, çocuklarımıza aktarmak ve geleceğe bir miras olarak bırakmaktır.
Büyüklerimiz her türlü zorluğa göğüs gererek bugüne kadar bu kimliği taşıdıysa, bundan sonra bu kutlu emaneti taşımak da bizim görevimizdir. Gelin, özümüze sahip çıkalım. Birlikte, gururla ve kararlılıkla…
“Türk ve Müslüman kimliğimiz, bizlere bırakılmış en büyük mirastır.”